15 Temmuz 2016’da TBMM Başkanlığını yapan İsmail Kahraman, Çorumlularla bir araya geldi. O gün mecliste yaşananları anlatan Kahraman, 15 Temmuz’un harita değişim projesi olduğunu söyledi. 15 Temmuz’da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı görevini yürüten (TBMM) İsmail Kahraman, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili “Türkiye’nin işgaliydi. İşgal teşebbüsüydü” değerlendirmesinde bulundu. Eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman, dün Çorum Valiliği, Çorum Belediyesi ve Hitit Üniversitesi tarafından 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü münasebetiyle düzenlenen konferansa konuşmacı olarak katıldı. Konferansa, Çorum Valisi Mustafa Çiftçi, Belediye Başkanı Dr. Halil İbrahim Aşgın, Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Osman Öztürk, Vali Yardımcısı Recep Yüksel, Çorum Barosu Başkanı Av. Kenan Yaşar, İl Müftüsü Muharrem Biçer, AK Parti İl Başkanı Yusuf Ahlatcı, İl Genel Meclis Başkanı Osman Günay, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile davetliler katıldı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan konferansta Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan 15 Temmuz videosu izlendi. Ardından 27. Dönem TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın özgeçmişi okundu. Daha sonra Çorum Valisi Mustafa Çiftçi ve eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman, sahneye çıktı. “İŞGAL TEŞEBBÜSÜYDÜ” 15 Temmuz 2016 günü yaşadıklarını anlatan dönemin TBMM Başkanı İsmail Kahraman, o gece bir darbe teşebbüsünün değil, işgal teşebbüsünün yaşandığına dikkat çekti. Kahraman, “15 Temmuz hadisesi bir darbe kalkışması değildir, bir ihtilal kalkışması da değildir. İhtilallar bütün bir sistemi değiştiren hadiselerdir. Ama idaredekileri değiştirip yerine başkalarını getirmek darbedir. O yüzden 12 Eylül bir darbedir, 12 Mart darbedir. 15 Temmuz’a kadar 16 darbe teşebbüsü olmuştur. Bu Türkiye’nin işgaliydi. İşgal teşebbüsüydü” diye konuştu. “FOX’UN O GECEKİ YAYININI İZLEYİN” Amerika’daki Fox kanalında yapılan bir yayına dikkat çeken Kahraman, “Fox’ta bir yayın yapıldı. Oradaki kişilerle görüşüyorlar. Demokrasi taraftarı olanlar Türkiye’yi dindarlığa getirmek isteyenlerin önünü kesecekler ve demokratlar galip gelecekler, biz güçlenmiş olacağız, Türkiye bizim müttefikimiz olmaya da devam edecek” ifadelerini kullandı. “SİZ BİZİ KURTARDINIZ” Darbe girişiminin ardından kendisini ziyaret eden Azerbaycanlı Profesör Asaf Hajiyev ile bir anısını paylaşan Kahraman, “O gece eğer muvaffak olsaydılar Daeşistan, Kürdistan, Ermenistan kurulmuş, Orta Anadolu’da birbirine giren bir halk, kardeş kardeşe girmiş. NATO, ‘Ne oluyor, ortak bir şey mi var?’ diyip geliyor. Suriye’ye Rusya’nın, Amerika’nın, Avrupa’nın girmesi gibi. Bu bir harita değişimiydi. Azerbaycanlı Profesör Asaf Hajiyev geldi. Bayrağımızın önünde aldı, diz çöktü, üç defa öptü, bana döndü, ‘İsmail bey siz bizi kurtardınız’ dedi. Bunu Gürcistan Başbakanı da söyledi, Bosna Hersek de söyledi. Geniş bir harita düşünülüyordu. O yüzden darbe de değil, o yüzden ihtilal de değil. O yüzden diyoruz ki bu bir işgal teşebbüsüydü. Ama Cenab-I hak en büyük hesap sahibi” şeklinde konuştu. “BEN DARBE OLACAĞINI DÜŞÜNMÜYORDUM” Evde yemekteyken darbe girişimin olduğunu öğrendiğini, darbe girişimini önceden tahmin etmediğini kaydeden Kahraman, o gün yaşadıklarını şöyle anlattı: Evde yemekteyim, 22:00’ye doğru geliyor saat. Çocuğumla beraberim. Bir uçak. Müthiş bir ses. Yahu çatıyı mı söktü aldı? O kadar alçaktan uçmuş bir F-16. Camı açtım, televizyonu açtım. Tanklar köprüye girmiş. Ben darbe beklemiyordum. Askeri merkezi idareye geldi, mahalli idareye geldi bu yükü kaldıramayacağını gördü. Türkiye’yi yönetmek, bu yükü taşımak öyle her babayiğidin karı değil, hele askeriyenin hiç değil. Biz askeriyede gereken hürmeti gösteririz, itaat ederiz. Çünkü orası bizim peygamber ocağımızdır. Ama tezkere aldığımızda artık kendi hayatımızı yaşarız. ‘Komutanım’ deriz, ama burada öyle yürümez işler. Bu Türkiye’nin geldiği noktayı öteye götürmek, yürütmek, geliştirmek kolay iş değil. Bunu gördükleri için bir daha gelmezler diyordum ama gelen onlar değil. Senaryo ve rejisör dışarıda. Onlar senaryoyu yazdılar, düğmeye bastılar, ama cereyan çarptı neticeye gidemediler. Cumhurbaşkanımız milletimizin başına geçti. Milleti meydanlara çağırdı ve bütün millet meydanlarda biriktiler. Bir şahadet şuuru içerisinde harekete geçtiler. Ben televizyonda bu işgali görünce ‘Eyvah bir teşebbüs maalesef başlamış. Ne yapayım’ dedim. Cumhurbaşkanımızı aradım, Marmaris’te ulaşmak mümkün değil. Başbakanımızı aradım, ulaşamadım. Meclis Emniyet Müdürü, TBMM Genel Sekreteri, ‘Üç yer tespit ettik kimsenin bilmediği. Hangisini isterseniz orada saklayalım. Çünkü bir numaraya bir şey olursa iki numara sizsiniz, lazım olacaksınız. Sizi yakalamamaları lazım’ dediler. İyi niyetle söylenen bir söz. İyi de meşhur bir kaide var, kaptanlar gemilerini terk etmezler, gemiyi fareler terk eder. Ben fare değilim. Meclisimin başına geçeceğim. Aldım abdestimi, doğru meclise gittim. Herhangi bir talep yok, karar yok. Cumhurbaşkanımız ne yapacak bilmiyorum. Darbe de güçlü. Jandarma, tank birlikleri, hava kuvvetleri, deniz kuvvetleri, kara kuvvetleri nasıl organize etmiş? Meclise gittim. Grup Başkanvekillerine mesaj gönderdim, ‘Meclisi açacağım, mecliste sabahlayacağız’ diye. Bomba, taramalar, helikopterle ateşler. Meclisi olağanüstü toplantıya çağırıyorum. Meclisi topluyorum diye Anadolu Ajansı’na ve TRT’ye bildirimde bulundum. ‘Milletvekillerini Cumartesi günü saat 14:00’de toplantıya çağırıyorum’ dedim. Sonra Çankaya’ya çıkıyorum, hükümeti alıp geleceğim ve hep beraber mecliste onlar da bulunsunlar. Gidişimizde yollar tenha ama dönüşümüzde bombalar, tanklar. Koruma amirimiz Emin beyle beraber sığınağın alt katta üç tane mevzi seçtik. Birinci, ikinci, üçüncü son. Üç tarafımız da kapalı. Çarpışacağız. Ne geceydi yarabbim? Kendi meclisini bombalıyor. Kendi Cumhurbaşkanının uçağının rotasını, konumunu soruyor o Ali denilen terörist, albay elbisesi giymiş adam. Cumhurbaşkanını düşürecek. Koordinatları soruyor. Bize üç tane bomba attılar F-16 ile. Ön bahçeye, bir arka bahçeye bir de meclisin ana salonunun 30 metre yakınına. Şimdi orayı saklıyoruz, orasını bir açık hava müzesi gibi muhafaza ediyoruz.” “MECLİSE ŞEHİT OLMAYA GİDİYORUZ” O gün TBMM Başkanlık Divanı Üyesi Sema Kırcı ile bir anısını aktaran Kahraman, “Ben oturumu açtığım zaman iki tane katip arkadaşım geldi. Birisi Sema Kırcı, biri de Elazığ Milletvekilimiz Ömer Serdar. ‘Siz kalkın’ dedim. Grup başkanvekillerini çağıracağım. Parti diye bir hadise yok. Türkiye var. AK Parti Grup Başkanvekili buyurun, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel buyurun, MHP Grup Başkanvekili buyurun. Üçü geldiler. HDP iştirak etmedi. 106 milletvekili var. 16 tanesi CHP’lidir. 10 tanesi 10 MHP’lidir. AK Partililerin 18 tanesi kadındır. Hanımefendiler, sizin ruhunuzda var. İnsanlar hadise ortaya çıkınca ne olduğunu anlarlar. Başka bir durum var. O gece onu gördüm. Sema Kırcı. ‘Sema hanım geldin’ dedim. ‘Evet geldim başkanım’ dedi. Oğlu 19 yaşında hukuka kayıt olmuş. ‘Oğluma dedim ki kalk evladım, iki rekat sefer namazı kılıyoruz. Al abdesti. Meclise şehit olmaya gidiyoruz’ dedim” diye konuştu. “İNANÇ DÜNYASININ LİDERİ BU DEVLETİN ÖNÜNÜ KESMEK İSTİYORLAR” İslam coğrafyasının önünü kesmek isteyenlerin olduğunu dile getiren Kahraman, “Düşmanımız kavi. Bu devletin, inanç dünyasının lideri bu devletin önünü kesmek istiyorlar. İnanç dünyası bizden önderlik bekliyor. Bizim önümüzün kesilmesini istiyorlar ve o yüzden de içimizde de böyle mikserler oluyor. Karıştırıcı. Dava büyük” dedi. “AMERİKA KAMUOYU BU MANZARAYI GÖRSE TÜRKİYE’DE NE OLDUĞUNU ANLAR” Dönemin ABD Başkan Yardımcısı Joe Bidan ile FETÖ’nün elebaşı Fetullah Gülen’in iadesiyle ilgili aralarında geçen diyalogu aktaran Kahraman, şöyle devam etti: “Bizim gönül coğrafyamız hemen geldi geçmiş olsuna da bu senaristler, rejisörler bir ay sonra geldiler. Amerika Başkan Yardımcısı Joe Bidan geldi. Joe Biedan’ı aldım arabadan, makama getirene kadar herhalde bir 20 dakika sürdü, ‘Terör kötüdür. Din teröre müsaade etmemelidir. Dindar terörist olmaz. Din teröre prim verirse olmaz’ dedi. Hep İslamofobi hadisesi var ya, İslam, terörist falan diyor. Bitirmesini bekledim. ‘Sayın Başkan Yardımcısı benim anlamadığım bir şey var. Biz teröre karşıyız sizin gibi. İkiz kuleler vuruldu, Pentagon bombalandı. Bunların hepsini lanetliyoruz. Biz de sizin kadar üzgün durumdayız. Ama çözemediğim bir hadise var. Bunu anlayamıyorum, bana yardım eder misiniz?’ dedim. ‘Evet buyurun’ dedi. ‘İkiz kuleleri havaya uçuran, Pentagon’u bombalayan terörist Afganistan’da bir mağaradaydı. O terörist şimdi Pensilvanya’da. Ne hakkında taakkat açıyorsunuz, ne ifadeye çağırıyorsunuz, ne dava açıyorsunuz ne de bize iade ediyorsunuz. Orada Afganistan’dakine kızıp gereğini yaparken buradaki adamdan, kişiden hiç haber yok. Bunu nasıl izah ediyorsunuz?’ dedim. Biraz diplomatik olmayan bir lisandı. Bir durdu. Bembeyaz oldu yüzü, toparladı kendini, ‘Amerika bir hukuk devletidir. Ben bir hukukçuyum. Öyle Amerika kayıt dışı, gereken yollar tamamlanmadan adam iade etmez’ dedi. ‘Sayın başkan yardımcısı ben de hukukçuyum. Benim konum Anayasa. Sizin anayasanızı da biliyorum. Mahalli eyaletlerin yasalarını da biliyorum. Aramızda suçlu iadesi anlaşması var. Yapmayın. Biz çok kıymetli bir müttefikiz. Bizi kaybetmeyin’ dedim. ‘Gereken incelemeleri yapacağız, gereken hassasiyeti göstereceğiz’ dedi. Onu yukarıdan bomba düşen yere götürdüm. Bizzat odaya getirdiğimizde henüz kırıklar yerde falan döndü Amerikalı gazetecilere, kendisiyle gelen New York Times, Wall Street Journal, onlara döndü, ‘Amerika kamuoyu bu manzarayı görse Türkiye’de ne olduğunu anlar’ dedi. Anlatmıyorlar kendi ülkelerinde de. Örtüyorlar.”